Yerli ve millîsiniz, öyle mi?

Evde oturuyorsunuz. Bir süre sonra canınız sıkılacaktır pek tabii.. Hemen millî can sıkıntısı geçirme aktivitemize sarılınız. Yani televizyonu açınız. Siz daha aramadan karşınıza çıkacaktır: Masterchef’ler, Survivor’lar, Cinevizyon’lar… Programdakiler de Türkçe konuşmasa, “Acaba Türkiye’deki televizyon istasyonları arasında mı geziniyorum?” demeniz içten bile değildir!

Ya da bugünkü can sıkıntınızı, televizyon kadar olmasa da gene millî bir boş zamanı değerlendirme aktivitemiz olan kafeterya dolaşmakla geçirmek isteseniz… Karşınıza türlüsü sıralanacaktır gene: Bigchef’lerden tutunuz da, Gloria Jean’s’lere, Stephanie’lere kadar… Sanırsınız Londra sokaklarını arşınlıyorsunuz… Bir çaya on beş-yirmi lira ödediğiniz zaman uyanıyorsunuz ki, Türkiye’desinizdir!

Haydi biraz entelektüel takılalım, sinemaya yahut tiyatroya gidelim derseniz gene durum pek farklı olmayacaktır. Bir gösterinin ismi Elite Platinium Plus’tur, bir piyesinki Joseph K.’dir ya da öbürününki Alice Müzikali’dir… Türkçe düşünmekte o kadar körelmişizdir ki filmlere, kelimelerin ilhamıyla ad koyamama acizliğinden muzdaripizdir…

Biyografi filmleri modasında Müslüm Gürses’in filmi mi çekilecek, Müslüm deyip geçmişizdir; Bergen’in hayatını mı konu alacak, Bergen demişizdir; Dilberay da Dilberay olarak kalmıştır… O şahsiyetlerin özelliklerinden hareketle, seyircinin de merakını celbedecek isim bulabilmek bizim için artık Ay’a çıkmaktan da zor bir hal almışsa ortada Türkçe diye bir dil kalmamıştır!

İşte tüm bunların görüldüğü memlekette idarecilere sorsanız hepsi de “yerli ve millî”dirler. Hareketleri, duruşları, politikaları, mücadeleleri, kısacası her fiilleri yerli ve millî doğrusu üzerinde uzar onların… Bu idarecilerin yönetimindeki memlekette ise yerliliğin ve millîliğin başlangıç noktası olan ana dil çoktan hakkın rahmetine kavuşmuştur ama elbette ki bu bir teferruattır! Çünkü maddî dünyada yeri yoktur…

Resmî dili Türkçe olan bir ülke düşününüz ki akademi çevrelerindeki ana dil İngilizce, dükkânlarındaki ana dil Arapça olmuş…
Köhne eğitim sisteminin yetiştirdiği pırıl pırıl gençlerinin konuşmasında art arda dört Türkçe kelimeye rastlanamıyorsa bu ülke için, “Vah vah, ne yazık!” demez misiniz?

Öte tarafta her yaptığıyla yerli ve millî diye övünen yöneticiler… Tüm bunların müsebbibi siz değil misiniz? Sizlere nasıl inanalım? Samimiyetinizi nasıl hissedelim?

Cevap olarak gene aynı laf, “Yerli ve millîyiz!”…

Yerli ve millîsiniz öyle mi? Bunu papucuma anlatınız ama lütfen Türkçe olsun! Anlamaz yoksa…
 
Üst Alt