Millet gider Mersin’e biz gideriz tersine

Avrupa ülkelerinden birinde okuyan ya da çalışan çoluğu çocuğu olanlar veya oralarda yaşayan akrabaları olanlar varsa, kışın derdine şimdiden düşmüş durumda. Kışı nasıl geçirecekler? Ne olacak? Çünkü Rusya Ukrayna savaşı sebebiyle, Almanya başta olmak üzere birçok AB ülkesi Rusya’nın doğalgaz tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Bu da Avrupa’da hem sürekli artan enerji fiyatları hem de kısıtlı enerji kullanımı anlamına geliyor.

Bu yaşanan olaylarla birlikte ülkelerin bağımsızlığının önemli bir göstergesinin de enerji arz güvenliği olduğunu gördük, görüyoruz hep birlikte. Anlaşıldı ki ülkelerin birbirine bu kadar göbekten bağlı olmaları hiç de mantıklı değilmiş. Kendi enerji kaynağını kendin üretecekmişsin. Hatta enerji kaynaklarından herhangi birinde bir tedarik ya da üretim sorunu yaşanması durumunda, herhangi bir aksaklık yaşanmaması için kaynak yelpazeni de geniş tutacakmışsın.

İşte Rusya’nın bu tavrı ülkelerin kendi enerji arzı kabiliyetlerini zorladı ve ülkeler kısa -uzun vadede bir dizi önlem almaya başladı. En son yazacağımı baştan yazayım; hiçbir AB ülkesinin önlemleri içinde, KÖMÜR, PETROL ve DOĞALGAZ’ a bel bağlamak yok. Sadece “Fosil yakıt” dediğimiz yer altı kaynaklarından vazgeçmeyi bir süre ertelediler, ileri tarihlere attılar. Eş zamanlı olarak da birçoğumuzun en çok bildiği rüzgâr, güneş, deniz olmak üzere, “Yenilenebilir Kaynaklara” yatırımları hızlandırdılar.

Rusya, şu ana kadar 12 AB ülkesinin gaz tedarikini kısmen ya da tamamen kesmiş durumda. Önce bu ülkelerden bazılarının kısa ve uzun vadede aldıkları önlemlere şöyle bir göz atalım; sonra da bizim ülkemiz ne durumda ona bakalım.

  • Fransa’da, önümüzdeki iki yılda enerji tüketimini 2019 yılına göre %10 azaltmayı hedefleyen bir plan hazırlarken, enerji tüketimini azaltmak için klima kullanan mağazalara kapılarını kapatma zorunluluğu getirildi. Bunun dışında hükümetin ışıklandırmalı reklam panolarının öğleden sonra saat 13.00 ve 18.00 arasında tüm şehirlerde yasaklanması şeklinde bir çalışması var.
  • Almanya’nın tasarruf tedbirleri arasında; kamu binalarının en fazla 19 dereceye kadar ısıtılması, özel yüzme havuzlarının ısıtılmasının yasaklanması, kamu binaları ve anıtların yanı sıra reklam panolarının ışıklandırılmaması yer alıyor.
  • İspanya’da ise şirketlerin yazın klimaları 27 derecede kışın ise 19 derecede tutmaları yönünde bir genelge yayımlandı. Hükümet mağazalardan kapıların otomatik olarak kapanmasını sağlayacak sistemler kullanmasını da istedi. Ayrıca akşam 22.00 den sonra mağaza vitrinlerinin ışıklarının kapatılması da alınan bir diğer önlem.

AB ülkelerinin bazılarından verdiğim bu örnekler elbette kısa vadede rahatlama sağlayabilir ancak, kalıcı ve çözümleyici olamazlar. Onlar da bunun farkında olarak temiz elektrik denilen “Yenilenebilir Enerjiye” yönelik yatırımlarını hızlandırmış durumdalar. Öyle ki; AB ‘nin başkenti sayılan Brüksel’de bir taslak yasa teklifinden söz ediliyor bugünlerde. Bu belgeye göre, AB ülkelerinde yenilenebilir enerji projelerinin bir yıl içinde izin alınmasının sağlanması ve bloğun “Yenilenebilir Enerji” kaynaklarına geçişini hızlandırarak Rus kaynaklarına olan bağımlılığını kesmesi planlanıyor.

Burada altı çizilmesi gereken en önemli konu yukarıda da değinmiştim; Hiçbir Avrupa ülkesi, kömürü kullanımdan kaldırma planını değiştirmedi. Sadece kömür çıkış planları uzatıldı. Şu ana dek üretimi durdurulan veya 2030 yılına dek durdurulması planlanan Avrupa’daki kömürlü termik santralların sayısı, bu yıl 171’e yükseldi (Europe Beyond Coal).

Şimdi bizde durum nedir? Bir de ona bir bakalım;

Öncelikle; hepimizin bildiği gibi geçen hafta ve ondan önceki hafta ve hatta gelecek haftalarda yapılabilecek olan doğalgaz ve elektrik zamları hepimizin gündeminde.

Peki, biz bu doğalgazın ne kadarını üretiyor ne kadarını ithal ediyoruz? Bu sorunun cevabını, KPMG ve Enerji IQ tarafından ortak hazırlanan, Türkiye’deki enerji sektörünün 2021 yılı görünümünü ortaya koyan “Enerji Sektörel Bakış” raporunda buldum. Oradaki bilgilere göre ülkemizin yıllık doğalgaz talebi 60 milyar m3 seviyesinde; dolayısıyla Türkiye, Almanya ve İtalya ile birlikte Avrupa’nın en büyük pazarlarından biri olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin doğalgaz üretimi sınırlı olduğu için 2011-2021 döneminde talebin %99’undan fazlasının ithalat yoluyla karşılanmasına neden olduğu raporda yazılmış. Bu demek oluyor ki;

Türkiye’de Doğalgaz talebinin %99’undan Fazlası İthalat Yoluyla Karşılanıyor

Türkiye, 2021 yılı içerisinde ithal ettiği doğalgazın %44,87’sine karşılık gelen kısmını Rusya’dan, %16,07 kısmını İran’dan karşılarken, Azerbaycan’ın payı ise %15,03 oranında. Yani %75,97 oran ile tabiri caiz ise biz de AB ülkeleri gibi göbekten bağlıyız dış güçlere.

2021 yılında elektrik üretimimizin, %30,9'u kömürden, %33,2'si doğal gazdan, %16,7'si hidrolik enerjiden, %9,4'ü rüzgârdan, %4,2'si güneşten, %3,2'si jeotermal enerjiden ve %2,4'ü diğer kaynaklardan elde edildiği bilgisi de bir başka makalede. (Türkiye’nin Enerji Görünümü ve 2023 Yılı Birincil Enerji Arz Projeksiyonu* Nazile YILANKIRKAN). Bu makalede ortaya konulan ise kömüre olan dış bağımlılığımız. Kömürdeki ithalat oranımız tıpkı doğalgazda olduğu gibi oldukça yüksek %94 (EİGM,2020).

Dolayısı ile tıpkı AB ülkeleri gibi bizim ülkemizin de dışa bağımlılığının ortadan kalkabilmesi ve ayrıca iklim krizine en büyük sebep olan fosil yakıtlardan vazgeçebilmesi için kaynakları elimizin altında olan YENİLENEBİLİR ENERJİ’ye yönlenmesi gerekiyor. Bu konuda son yıllarda sevindirici adımlar atılmış hükümet temiz enerjiye yatırım yapmak isteyenlere finansal destek sağlayarak yatırımların hızla artmasına yol açmıştı. Hatta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Temmuz ayı içinde rüzgar ve güneşten üretilen elektrik miktarının ilk defa toplam üretimin %21.6 sını oluşturduğunu açıkladı geçtiğimiz günlerde.

Ancak şu an çok garip bir durum ile karşı karşıyayız. Hükümet yine enteresan bir yönetmelik değişikliği ile Yenilenebilir Enerji yatırımcıları ve yatırım yapmak isteyenler için şok etkisi yarattı. 11.08.2022 tarihinde Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği’nde yapılan bir değişiklik ile iklim krizinin tek çözümü olan temiz enerjiye yatırım yapmış olan ve yapmak isteyenlere, “Evet temmuz ayı içinde rüzgâr ve güneşten gayet iyi elektrik elde etmiş olabiliriz ama durun bir bakalım, öyle her şey güllük gülistanlık değil” gibi bir şeyler söylemek istedi herhalde. Ben anlatmaya çalışayım siz yorumlayın lütfen.

Kısaca özetlemem gerekirse, eski yönetmelikle yenilenebilir enerji üreten biri, tükettiğinden fazlasını devlete satabiliyordu. Yeni yönetmelikle, sadece tüketilen miktar kadarı satılabiliyor ve gerisini devlet bedava alıyor. Yeni yönetmelikle, önceden kazanılmış haklar kaybedilmiş oluyor ve devlet “istediğimden fazla elektrik enerjisi üretirsen bunu bedavaya alırım ve senden bedavaya aldığım bu elektrik enerjisini parayla başka tüketicilere satarım” demeye getiriyor.

“Ne demek şimdi bu derseniz?“ şöyle açıklamaya çalışayım;

  • Yenilenebilir enerji yatırımlarının gerilemesi anlamına gelmektedir.
  • 2053 de bütün dünyaya verdiğimiz söz “Net Sıfır”* için, Küresel enerji krizinin tek çıkışı olan yenilenebilir enerji için teşviklerin artması beklenirken böyle bir yönetmelik ile süreç daha da zorlaşacak demektir.
  • Bırakın yeni tesislerin kurulmasını, finansal durumlarını ürettikleri enerjinin fazlasını satmak üzere kurmuş olan işletmelerin mali planlarının bozulmasına ve birçoğunun ciddi mağduriyeteler yaşamasına neden olması anlamına gelmektedir.


Bu yönetmelik ile ilgili en ilginç noktalardan biri de 05.05.2022 tarihinde bu yönetmeliğin taslağı tavsiye ve görüş almak üzere kamuoyu ile paylaşılmıştı. Ancak şu anda konu ettiğimiz maddenin (madde 16 Fıkra 16) bu taslakta yer almamış olması. Bu da bana yönetmeliğin bu kısmının sonradan birilerinin kafasına göre eklenmiş olduğundan başka bir şey düşündürmüyor tabi ki.

Enerji kaynakları açısından fakir bir ülke olan Türkiye’de enerji ihtiyacı her geçen gün artarken fosil yakıtların sebep olduğu iklim krizi günümüzün en büyük güvenlik sorunu. Ayrıca, Dünya enerji ihtiyacının %80’nini sağlayan fosil yakıtların 70 yıl sonra tükenmesi bekleniyor. Türkiye’nin petrol rezervi incelendiğinde; 18 yıl, doğal gaz rezervine bakıldığında ise 40 yıl ömür biçiliyor.(21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, 2020). Bu gün doğacak bir çocuğunuz ya da torununuz var ise çocuk 18 yaşına geldiğinde Türkiye’de petrol kalmayacak demektir bu.

Türkiye’nin, geleceğe yönelik enerji planlamalarını yaparken yerli kaynakları en etkin şekilde kullanması, çevre hususunu göz önünde bulundurarak acilen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi gerekirken yukarıda söz ettiğim yönetmelik değişikliğinin anlamını çözmek çok zor. Türkiye’nin bir yandan enerji arz güvenliğini sağlamak için enerji kaynak çeşitliliğini yaratması, kademeli olarak da öncelikle kömürden vazgeçme stratejilerini belirlemesi gerekiyor. Unutulmaması gereken bir nokta; kömür ve gaz gibi fosil yakıtlarda ısrarcı olmak, iklim krizinden en çok etkilenecek ve etkileniyor olan bölgelerden birinde yer alan ülkemiz için çok daha vahim sonuçlar doğurması öngörülen senaryolardan biri.

İşte bu senaryolar konuşulurken bir tarafta Brüksel de tartışılan yasa teklifi, diğer yanda ülkemizde yapılmış olan yönetmelik değişikliği. O zaman demezler mi adama “Millet gider Mersine biz niye gideriz tersine?”

*Net Sıfır Nedir?

Net sıfır emisyon; insan faaliyetleri sonucu (fosil yakıt kullanımı, ormansızlaşma, atık yönetimi, hayvancılık, vb.) atmosferde biriken seragazı miktarının, yine insan faaliyetleri ile sağlanan azaltım miktarı ile (yutak alanların restorasyonu, doğa tabanlı karbon tutma ve yakalama vb.) birbirini dengelemesi anlamına geliyor. Karbon Nötr (Karbon Sıfırdan) farklıdır.
 
Üst Alt