Suriye’de yolun başı bile değil

Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun Beşar Esad Yönetimi ile “siyasi çözüm” açıklamasından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Siyasette dargınlık olmaz, her an barış içinde olacaksın, her an görüşebilme imkanı yakalayacaksın” sözleri Suriye ile normalleşme beklentisini ateşledi.

Ancak süreci mercek altına aldığımızda, normalleşme sürecinin ciddi zorluklarla dolu olduğu görülüyor.

Şu bir gerçek ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın bu konudaki ciddi baskısıyla karşı karşıya.

Erdoğan’ı, seçim öncesi iyice sıkıştıran ekonomik kriz ve iç siyasetteki risklerin artması karşısında her türlü dış desteğe duyduğu sınırsız ihtiyaç, Rusya Devlet Başkanı Putin ile samimiyetini artırmasına neden oluyor.

Bu konuda ısrarcı olanlar arasında sadece Putin yok, İran da Türkiye ile Esat rejiminin ilişkileri normalleştirmesini bölgede ABD etkisini zayıflatacak bir durum olarak gördüğünden yakınlaşma yönünde ağırlığını koyuyor.

İSTEKLERDE UZLAŞMAZ ÇELİŞKİLER VAR

MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriye Ulusal Güvenlik Ofisi Direktörü Tüm General Ali Memluk’un görüşmelerinde taraflar arasındaki taleplerde anlaşma noktalarına ulaşmak için daha çok yol yürünmesi gerektiği ortaya çıkıyor.

Ancak kulislerden gelen bilgilere göre Rusya bu sorunları aşmak için çok çaba gösteriyor.

Şam Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerden askerlerini geri çekmesini, bunun için bir takvim belirlenmesini, terörist grupları desteklemekten vaz geçmesini ve 2015’ten beri Türkiye’nin desteklediği grupların denetiminde olan İdlib’in Suriye yönetimine bırakılmasını istiyor.

Ayrıca Türkiye tarafındaki Cilvegöz kapısının karşısındaki Bab el Hava kapısının denetiminin Suriye’ye bırakılması da talepler arasında.

Türkiye, Suriye ve Kürt güçleri arasında denetim bölgelerine ayrılmış olan ve Akdeniz’den Irak’a uzanan yolun Suriye’ye terk edilmesi de Esat Yönetiminin talepleri arasında.

Türkiye ise Şam’dan PKK ve YPG’nın faaliyetlerini engellemesini istiyor. Bu amaçla iki ülkenin istihbarat servisleri arasında işbirliği öneriyor.

Ayrıca Esad Yönetiminin, Türkiye’nin desteklediği ÖSO ve cihatçı gruplarla siyasi bir çözüm için masaya oturması çağrısında bulunuyor.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların geri dönebilmesi için Halep civarında ve sınırın 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturulması da Türkiye’nin talepleri arasında.

Tabii ki, Suriye’ye yaptırımların kaldırılması, ülkenin yeniden inşasında Türkiye’nin de bulunması, anayasa komisyonunun çalışmaya başlaması gibi irili ufaklı birçok koşul var masada.

Ancak normalleşme kapısını aralayabilecek esas konularda çelişkiler çok derin.

Örneğin ÖSO. Türkiye, ABD’nin eğit-donat projesinin ürünü olan ve “Suriye ulusal ordusu” dediği ÖSO’nun Esat ile masaya oturmasını istiyor.

Bunun anlamı, Suriye’nin bölünmesi demektir. ABD’nin planının hayata geçirilmesidir.

Şam’ın bu öneriye yanaşması mümkün değil.

Pekiyi Türkiye beslediği, vaatlerde bulunduğu, bu orduyu, bir imza ile Esat’a teslim edebilir mi?

Hem, bunlarla masaya otur, onlara denetimlerindeki bölgede siyasi ayrıcalıklar tanı diyorsun, hem de ortak metinlere Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğuna dair imzalar atıyorsun demezler mi?

Bir de terörist tanımlamasındaki anlaşmazlık var.

Türkiye, denetimi altındaki birçok grubu “muhalif güçler” olarak nitelerken, Esad için kendisine karşı savaşan her örgüt “terörist”.

Türkiye için ise PKK ve YPG terörist. Oysa Esat PKK’yı değil ama YPG’yi, anlaşabileceği bir ulusal unsur olarak görüyor. Onlar ile enerji alanından tarıma, güvenliğe çeşitli anlaşmaları var. Esad, İran ve Rusya’nın da desteklemesi ile YPG’yi ABD’nin etkisinden kurtarıp, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde tutmaya çalışıyor.

Rusya, bu çelişkilerin aşılması için şimdi arabuluculuk yapıyor.

MUHALEFET ABD’YE YANAŞABİLİR

Son haftalarda İdlip’ten gelen haberlere göre, Rus uçakları bölgeye yönelik hava saldırılarını artırdılar.

Amaç belli ki muhalifleri baskılamak. Özellikle de bölgede hakim olan Hayat Tahrir El Sham’ın etkisini kırmak. Rusya HTS’yi hedeflerken Türkiye’nin ilişkileri bozmak istemediği biliniyor.

Rusya, Türkiye’yi Şam ile anlaşmaya oturtmak için Adana anlaşmasının yeniden yazılmasını sağlamaya çalışıyor, böylece Türkiye’nin asker bulundurabilmesi ve PKK’ya karşı operasyonlara devam için ortam hazırlanabilir.

Ancak muhalefet grupları Ankara-Şam yakınlaşmasından yakınlaşmadan çok endişeliler. Haber duyulduğunda Türk bayrağının yakılmasına kadar giden tepkiler şimdilik kontrol altına alınmış gibi görünüyor. Ama gerek Türkiye’de yaşayan muhalefet liderleri gerek İdlip’te sahadaki örgütlerin liderlerinin attıkları twitler, sosyal medyada yer alan yorumlar bu endişeyi apaçık yansıtıyor.

HTS kaynakları, Türkiye’nin Şam ile anlaşması karşısında kendilerini korumak için hazırlık yaptıklarını açıklıyorlar. Silah temininin arttığı, dronların devrede olduğunu söylüyorlar.

Muhalefet dışlanırsa bölgede dengeler değişebilir.

Çatışmalar tırmanabilir. Bugüne kadar sırtını Türkiye’ye dayayan Siyasi ve askeri muhalefetin Esad ile Ankara arasındaki yumuşamadan duydukları endişe onları ABD’ye yanaşmaya itebilir.

Türkiye’ye, “Esad ile uzlaşmaya kalkma” mesajı gönderen ABD’nin, bu talebe ilgisiz kalmayacağı aşikar.

Rusya ve İran, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana iken, ABD Esat rejiminin gitmesi için elinden geleni yapıyor.

NORMALLEŞME SÖZDE Mİ

Türkiye ile Esat Yönetimi arasında kısa sürede bir barış sağlanmazsa bugünkü durum kalıcı hale gelebilir. Parçalanmış bir Suriye’nin istikrarsızlık odağı olarak kalması bölge barışı açısından çok ciddi bir tehdit.

Suriye’nin, yanı başımızda savaş ve karmaşa üreten ve doğrudan Türkiye’nin toplumsal güvenliğini tehdit eden bir konumdan, normalleşme sürecine evrilmesi hiç kolay değil.

Ankara’dan gelen “normalleşme” mesajları, Türkiye seçime giderken avantaj elde etmek için Rusya’ya verilen boş sözler mi yoksa sağlam alt yapı çalışmalarına bağlı ciddi niyetler mi göreceğiz.
 
Üst Alt