Covid pandemisi, ardından da yedi buçuk aydır süren Ukrayna savaşı bize dünyada yeni bir düzenin tasarlandığını gösteriyor. Pandemi atlatıldı gibi ancak virüsün çeşitli mutasyonlara uğradığı bilim çevrelerince bildiriliyor. Önümüzdeki kış aylarında yeni bir salgın olabileceği haberleri art arda gelmeye başladı. Bu kez uluslararası toplum bakalım birlik halinde virüsle mücadele etme yolunu mu yoksa iki yıl önce olduğu gibi bireysel olarak mı savaşım vermeyi tercih edecek? Önemli bir soru işareti.
Dünya barışını tehdit eden Ukrayna savaşı ise gene önümüzdeki aylarda bizi zor bir döneme sürükleyecek gibi görünüyor. 2012’den sonra uluslararası arenada önemli bir mücadele başladı. Bu mücadele neydi diye sorarsanız... NATO’cularla Avrasyacılar arasındaki bir mücadeleydi bu. Hele de 2016’da ABD’de Donald Trump’ın Başkan seçilmesiyle birlikte bu mücadele daha da kızışmaya doğru evrildi. Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yakın dostluğu, Putin’in yardımıyla ABD Başkanlığına seçildiği suçlamaları ayyuka çıktı. Düşünün, NATO’nun lideri konumundaki ABD’nin Başkanı Avrasya düşleri kuran Putin tarafından destekleniyor.
Tabir caizse bu durumda Trump NATO içinde Putin’in köstebeği olmuyor mu? Bakalım ABD yargısı Trump hakkında ne gibi işlemler yapacak?
Filmi biraz geriye saralım. Tarih 15 Temmuz 2016. Türkiye’nin tarihinde hiç görülmemiş bir biçimde, akşamın bir vakti göstere göstere bir darbe girişimi yaşanıyor. Ne kadar NATO yanlısı bilinen üst rütbeli subay varsa armut gibi toplanıp hapse tıkılıyor. 15 temmuzdan iki gün önce ise Putin’in baş danışmanı, Avrasya düşleri kuran, Avrasya Vakfı Başkanı Aleksander Dugin Ankara’ya gelip Türkiye’de bir askeri darbe olacağını haber veriyor.
Biraz daha gerilere,2012 yılına gidelim. Türkiye-AB ilişkileri zor bir dönemden geçerken Ankara’da bizim hükümet, “Bizi AB’ye almazlarsa biz de Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye oluruz,” söylemini tutturuyor. Burada tuhaf bir durum var. Türkiye NATO müttefiki bir ülke. Şanghay İşbirliği Örgütü ise Avrasya ülküsünün peşine takılan devletlerin kurdukları bir güvenlik işbirliği ittifakı. Ayrıca AB bir güvenlik ittifakı değil; temel hedefi ekonomik işbirliği. Ne tarafından bakarsanız bakın, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak istemesi bir dış politika tutarsızlığı olarak ortaya çıkıyor. Bu arada rastlantıya da bakın. Aynı yıl , yani 2012’de İzmir Şirinyer’deki Vecihi Akın Kışlası’nda bir hareketlilik başlıyor. Meğer NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı (Landcom) Belçika Mons’tan Şirinyer’e taşınmış.
Bu kısa yakın tarih hatırlatması yaptıktan sonra günümüze dönelim. Ukrayna Savaşı 24 Şubat’tan beri sürüyor. Ancak görünen o ki Rus ordusu Ukrayna’da gittikçe zemin kaybediyor. Hele Putin’in bir kaç hafta önce kısmi seferberlik ilan edip yedekleri silah altına alma kararından sonra... Fransız L’Indepandant gazetesinde yer alan haberlere göre silah altına alınan 300 bin kadar yedek askere savaşta kullanmaları gereken çelik yelekler dahil çeşitli teçhizatı kendilerinin karşılamaları gerektiği tebliğ edilmiş. Bu tebliğden sonra Rusya’da çelik yelek fiyatlarında patlama yaşanmış. Bununla kalsa iyi. Çelik yelekler karaborsaya düşmüş. Üstüne üstlük, cepheye gitmeyi reddedip ülkeden kaçan yedek sayısı her geçen gün artıyormuş.
CNN International’da bir zamanlar Putin’in en yakın dostuyken daha sonra kara listeye alınıp on yıl hapis yattıktan sonra Rusya’dan kaçmak zorunda kalan eski oligark Mihail Hodorovski’yle yapılan bir söyleşiyi izledim. Hodorovski bu söyleşide şöyle diyor:
“Putin Ukrayna’da kaybederse hem mevkii hem de hayatından olacağını çok iyi biliyor. O nedenle de nükleer silah kullanacağını söylerken blöf yapmıyor. Ama aynı zamanda kısmi seferberlik ilan etmesi yakın gelecekte nükleer silah kullanmayı planlamadığının bir işareti. Kısmi seferberlikle silah altına alınan bu 300 bin kişilik yeni kuvvetle Ukrayna’da zafere ulaşamazsa o zaman kendini köşeye sıkışmış hissedip taktik nükleer silah kullanmayı gündeme getirebilir.
“Kısmi seferberlik ilan ederek sıradan, hiç bir askeri disiplin görmemiş insanların eline silah verdi. Bu insanlar savaş alanına gidip orada neler olduğunu gördüklerinde silahlarının namlularını Kremlin’e çevireceklerdir. Bu, Rusya tarihinde daha önce de yaşandı.100 yıl önceki Bolşevik ihtilali’ni hatırlayın.”
İşte böyle. Kimilerinin bel bağladıkları Putin şu anda kendi kellesini kurtarmanın derdinde. Kelleyi kurtarmak için de her türlü çılgınlığı yapmaya hazır görünüyor. Daha önceki bir yazımda da yazmıştım. Kendisi himmete muhtaç dede, gayrıya nasıl himmet ede?
Dünya barışını tehdit eden Ukrayna savaşı ise gene önümüzdeki aylarda bizi zor bir döneme sürükleyecek gibi görünüyor. 2012’den sonra uluslararası arenada önemli bir mücadele başladı. Bu mücadele neydi diye sorarsanız... NATO’cularla Avrasyacılar arasındaki bir mücadeleydi bu. Hele de 2016’da ABD’de Donald Trump’ın Başkan seçilmesiyle birlikte bu mücadele daha da kızışmaya doğru evrildi. Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yakın dostluğu, Putin’in yardımıyla ABD Başkanlığına seçildiği suçlamaları ayyuka çıktı. Düşünün, NATO’nun lideri konumundaki ABD’nin Başkanı Avrasya düşleri kuran Putin tarafından destekleniyor.
Tabir caizse bu durumda Trump NATO içinde Putin’in köstebeği olmuyor mu? Bakalım ABD yargısı Trump hakkında ne gibi işlemler yapacak?
Filmi biraz geriye saralım. Tarih 15 Temmuz 2016. Türkiye’nin tarihinde hiç görülmemiş bir biçimde, akşamın bir vakti göstere göstere bir darbe girişimi yaşanıyor. Ne kadar NATO yanlısı bilinen üst rütbeli subay varsa armut gibi toplanıp hapse tıkılıyor. 15 temmuzdan iki gün önce ise Putin’in baş danışmanı, Avrasya düşleri kuran, Avrasya Vakfı Başkanı Aleksander Dugin Ankara’ya gelip Türkiye’de bir askeri darbe olacağını haber veriyor.
Biraz daha gerilere,2012 yılına gidelim. Türkiye-AB ilişkileri zor bir dönemden geçerken Ankara’da bizim hükümet, “Bizi AB’ye almazlarsa biz de Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye oluruz,” söylemini tutturuyor. Burada tuhaf bir durum var. Türkiye NATO müttefiki bir ülke. Şanghay İşbirliği Örgütü ise Avrasya ülküsünün peşine takılan devletlerin kurdukları bir güvenlik işbirliği ittifakı. Ayrıca AB bir güvenlik ittifakı değil; temel hedefi ekonomik işbirliği. Ne tarafından bakarsanız bakın, Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olmak istemesi bir dış politika tutarsızlığı olarak ortaya çıkıyor. Bu arada rastlantıya da bakın. Aynı yıl , yani 2012’de İzmir Şirinyer’deki Vecihi Akın Kışlası’nda bir hareketlilik başlıyor. Meğer NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı (Landcom) Belçika Mons’tan Şirinyer’e taşınmış.
Bu kısa yakın tarih hatırlatması yaptıktan sonra günümüze dönelim. Ukrayna Savaşı 24 Şubat’tan beri sürüyor. Ancak görünen o ki Rus ordusu Ukrayna’da gittikçe zemin kaybediyor. Hele Putin’in bir kaç hafta önce kısmi seferberlik ilan edip yedekleri silah altına alma kararından sonra... Fransız L’Indepandant gazetesinde yer alan haberlere göre silah altına alınan 300 bin kadar yedek askere savaşta kullanmaları gereken çelik yelekler dahil çeşitli teçhizatı kendilerinin karşılamaları gerektiği tebliğ edilmiş. Bu tebliğden sonra Rusya’da çelik yelek fiyatlarında patlama yaşanmış. Bununla kalsa iyi. Çelik yelekler karaborsaya düşmüş. Üstüne üstlük, cepheye gitmeyi reddedip ülkeden kaçan yedek sayısı her geçen gün artıyormuş.
CNN International’da bir zamanlar Putin’in en yakın dostuyken daha sonra kara listeye alınıp on yıl hapis yattıktan sonra Rusya’dan kaçmak zorunda kalan eski oligark Mihail Hodorovski’yle yapılan bir söyleşiyi izledim. Hodorovski bu söyleşide şöyle diyor:
“Putin Ukrayna’da kaybederse hem mevkii hem de hayatından olacağını çok iyi biliyor. O nedenle de nükleer silah kullanacağını söylerken blöf yapmıyor. Ama aynı zamanda kısmi seferberlik ilan etmesi yakın gelecekte nükleer silah kullanmayı planlamadığının bir işareti. Kısmi seferberlikle silah altına alınan bu 300 bin kişilik yeni kuvvetle Ukrayna’da zafere ulaşamazsa o zaman kendini köşeye sıkışmış hissedip taktik nükleer silah kullanmayı gündeme getirebilir.
“Kısmi seferberlik ilan ederek sıradan, hiç bir askeri disiplin görmemiş insanların eline silah verdi. Bu insanlar savaş alanına gidip orada neler olduğunu gördüklerinde silahlarının namlularını Kremlin’e çevireceklerdir. Bu, Rusya tarihinde daha önce de yaşandı.100 yıl önceki Bolşevik ihtilali’ni hatırlayın.”
İşte böyle. Kimilerinin bel bağladıkları Putin şu anda kendi kellesini kurtarmanın derdinde. Kelleyi kurtarmak için de her türlü çılgınlığı yapmaya hazır görünüyor. Daha önceki bir yazımda da yazmıştım. Kendisi himmete muhtaç dede, gayrıya nasıl himmet ede?