Azerbaycan Parlamento Milletvekili, Milli Meclisin Çalışma ve Sosyal Politikalar Komisyonu Başkanı, Yeni Azerbaycan Partisi yönetim kurulu üyesi Sayın Musa Guliyev ile yaptığımız röportajda bölgedeki son durumu değerlendirdik:
-Bu günlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini bir İtalyan gazetesine değerlendirdi ve Türkiye ile Azerbaycan’ın tek bir takım gibi hareket ettiğini belirtti. Sizce bir takım derken Aliyev neyi kast etmiştir? Bu bir mesaj gibi mi algılanmalıdır?
- Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in İtalya'daki İtalyan gazetesine verdiği röportajda, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin dünya çapındaki gelişimi ile ilgili görüşleri de dahil olmak üzere birçok yerel ve uluslararası konuya açıklık getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin Azerbaycan'ın stratejik ortağı, kardeşi ve dost ülkesi olduğunu vurguladı. Türkiye ile Azerbaycan arasında uzun vadeli işbirliğine ihtiyaç olduğunu kaydetti. Sayın Cumhurbaşkanı, “Türkiye ile tüm platformlarda beraber hareket ediyoruz ve beraber hareket etmeye devam edeceğiz!” dedi. Aynı zamanda İlham Aliyev yaptığı röportajda, 44 günlük Vatanseverlik Savaşı sırasında Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği siyasi ve manevi desteği çok takdir ettiğini ve Karabağ'da yürütülen imar ve inşaat işlerinde Türk şirketlerinin yanı sıra, İtalyan şirketleri de dahil olmak üzere Azerbaycan'a dost ülkelere öncelik verilmiştir. Elbette Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Azerbaycan ve Türkiye ile birlikte çalışmaya devam edelim" mesajı hem Türkiye, hem de Azerbaycan'a dost ve düşmanlarına bir çağrı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'ye yönelik her türlü iddia, Azerbaycan'a yönelik iddia olarak kabul edilecektir! 15 Haziran 2021 tarihinde Şuşa'da imzalanan Türkiye-Azerbaycan dostluk, kardeşlik ve stratejik ilişkiler mutabakat zaptı da bu konuları açık bir şekilde içermektedir. Öte yandan, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine değer veren Milli Önder Haydar Aliyev'in ortaya koyduğu "Tek millet, iki devlet" anlayışının gerçek teyidi ve dünyaya ilanı olduğunu düşünüyorum!
-Azerbaycan, Rusya ve İran yetkililerinin katıldığı ilk üçlü toplantının sonuçlarına göre Bakü Deklarasyonu imzalandı. Bu deklarasyon bölge ve Azerbaycan için ne vad ediyor ve ne kadar önemli?
- Bugün Azerbaycan, Rusya ve İran arasında imzalanan üçlü deklarasyon, bölgenin ekonomik kalkınmasını, özellikle lojistik imkânlarını birleştirerek herkes için faydalı olacağı hesaplanan bir anlaşmadır. Uzun zamandır Güney-Kuzey Transit Koridoru demiryolu ulaşım koridorundan söz ediliyor. Hatta bu konuda bazı çalışmalar yapıldı. Özellikle Reşt-Astara demiryolunun inşası ve işletmeye alınması Azerbaycan'ın lojistik kabiliyetlerini daha da genişletecek ve Azerbaycan'a önemli faydalar sağlayacaktır. Ağırlıklı olarak Basra Körfezi'nden Finlandiya Körfezi'ne Azerbaycan ve Rusya üzerinden mal taşımacılığı hem Hindistan hem de Basra Körfezi ülkeleri ve İran için çok faydalıdır. Çünkü bu yol kısadır ve maliyeti daha azdır. Öte yandan bu durum, Azerbaycan'ın bir transit ülke olarak önemini ön plana çıkarmaktadır. Aynı zamanda yakın gelecekte Zengezur Koridoru'nun açılmasıyla birlikte üçlü anlaşmanın öngördüğü Kuzey-Güney Koridoru'nun da Doğu-Batı Koridoru'na katılabileceğini göz önünde bulundurabiliriz. Yani kadim İpek Yolu'na katılabilecektir. Bu, Hindistan ve Basra Körfezi çevresindeki ülkelerden Doğu ülkelerine ve Batı Avrupa'ya daha uygun fiyata ve daha uygun zamanda mal teslimini sağlayacaktır. Bu üçlü anlaşmanın sadece Azerbaycan, İran ve Rusya'ya değil, Türkiye dahil diğer komşu ülkelere de fayda sağlayacağına inanıyorum. Dolayısıyla bu üçlü bildirge, faydalı bir ekonomik işbirliği olarak değerlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İtalyan "Il Sole 24 Ore" gazetesine verdiği röportajda, "Ermenistan ile birkaç ay içinde bir barış anlaşması imzalayabiliriz" dedi. Sizce barış anlaşması için gerekli tüm adımlar Ermeniler tarafından atılmış mı ki, Aliyev bu kadar net ve emin konuşabiliyor?
- Evet, Sayın Cumhurbaşkanı bir İtalyan gazetesine verdiği röportajda, "Ermenistan doğru pozisyonu alırsa, yıl sonuna kadar bir barış anlaşması imzalayabiliriz"- diyerek, iyimser bir görüş dile getirdi. Azerbaycan'ın Ermenistan ile kalıcı ve sağlam bir barışı sağlamak için gerekli tüm adımları attığını ve atmaya devam ettiğini belirtmek gerekir. Böylece 10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü anlaşma ile savaş sona ermiş ve büyük barışın imzalanması için gerekli koşullar tanımlanmıştır. Bu büyük barışın imzalanması için gerekli şartları Azerbaycan tarafı beş şart olarak öne sürülmüştür. Bu beş koşulun her biri taraflarca özellikle son görüşmede Azerbaycan'ın Rusya'da ve Brüksel'de yaptığı görüşmelerde Ermenistan tarafından desteklenmiştir. Azerbaycan'ın barış anlaşmasını imzalamakla ilgili hiç bir sorunu yok. Burada sadece Ermenistan adına güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Ermenistan'daki intikamcı güçler, Paşinyan'ın riskli adımlar atmasını sürekli engellemekte ve tehdit etmektedir. Ancak Paşinyan'ın attığı adımlar Koçaryan ve Sakisyan'ın adımlarından daha objektif, Ermeni halkının geleceği için hesaplanmış adımlardır. Elbette Paşinyan, Ermenistan'daki doğru düşünceye sahip politikacılar ve Ermeni halkı, Ermenistan'ın varlığının Türkiye ve Azerbaycan ile işbirliği yapmaktan başka bir yolunun olmadığını anlıyor.
-Fransa'nın Azerbaycan Büyükelçisi Zachary Gros, Azerbaycan'ın 5 Ermeni askerini teslim etmesini memnuniyetle karşıladı ve bu adımı önemli bir insani jest olarak değerlendirdi. Fransa'nın 44 günlük savaş sırasındaki sert tutumu bugün çok değişti. Sizce bu pozisyon değişikliğine ne sebep oldu?
- Fransa'nın Azerbaycan'a karşı tutumu her zaman objektif olamaz. Fransa, Azerbaycan'a karşı farklı zamanlarda haksız ve objektif olmayan bir tavır almıştır. Bu pozisyonlarda zaman zaman bazı değişiklikler olsa da, Fransa, gerek Ermeni lobisinin etkisi altında gerekse Fransa'nın Ermenistan ile olan geleneksel dostane ilişkilerine dayalı olarak, çoğu zaman Ermeni yanlısı bir duruş sergilemektedir. Aslında bu tavrın ne Fransa'nın kendisine ne de Ermenistan'a faydası yoktur. Hatta Fransa'daki politikacıların da anlamaları gerekir ki, "kız kardeşleri" olarak gördükleri Ermenistan'ı özgür, müreffeh ve mutlu görmek istiyorlarsa, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine katkı sağlayacak adımlar atmaları gerekir. Fransa'nın burada olumlu etki yapabileceğine inanıyorum. Ancak Fransa, bu 30 yıl boyunca AGİT Minsk Grubu'nun eşbaşkan devletlerinden biri olarak rolünde tarafsız bir duruş sergilemedi. Aynı duruma 44 günlük Vatanseverlik Savaşı sırasında da tanık olduk. Öte yandan Fransız büyükelçisi, Ermenilerin roket attığı Şuşa, Karabağ, Gence ve diğer bölgelere düzenlenen ziyaretlere defalarca çeşitli bahanelerle katılmayı reddetmiştir. Bu eğilim, Fransa'nın Ermeni yanlısı tutumundan henüz vazgeçmediğini açıkça göstermektedir. Bu nedenle, Fransa'nın pozisyon değişikliğini şartlı buluyorum.
Ülker Fermankızı
-Bu günlerde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini bir İtalyan gazetesine değerlendirdi ve Türkiye ile Azerbaycan’ın tek bir takım gibi hareket ettiğini belirtti. Sizce bir takım derken Aliyev neyi kast etmiştir? Bu bir mesaj gibi mi algılanmalıdır?
- Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in İtalya'daki İtalyan gazetesine verdiği röportajda, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin dünya çapındaki gelişimi ile ilgili görüşleri de dahil olmak üzere birçok yerel ve uluslararası konuya açıklık getirdi. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin Azerbaycan'ın stratejik ortağı, kardeşi ve dost ülkesi olduğunu vurguladı. Türkiye ile Azerbaycan arasında uzun vadeli işbirliğine ihtiyaç olduğunu kaydetti. Sayın Cumhurbaşkanı, “Türkiye ile tüm platformlarda beraber hareket ediyoruz ve beraber hareket etmeye devam edeceğiz!” dedi. Aynı zamanda İlham Aliyev yaptığı röportajda, 44 günlük Vatanseverlik Savaşı sırasında Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği siyasi ve manevi desteği çok takdir ettiğini ve Karabağ'da yürütülen imar ve inşaat işlerinde Türk şirketlerinin yanı sıra, İtalyan şirketleri de dahil olmak üzere Azerbaycan'a dost ülkelere öncelik verilmiştir. Elbette Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Azerbaycan ve Türkiye ile birlikte çalışmaya devam edelim" mesajı hem Türkiye, hem de Azerbaycan'a dost ve düşmanlarına bir çağrı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'ye yönelik her türlü iddia, Azerbaycan'a yönelik iddia olarak kabul edilecektir! 15 Haziran 2021 tarihinde Şuşa'da imzalanan Türkiye-Azerbaycan dostluk, kardeşlik ve stratejik ilişkiler mutabakat zaptı da bu konuları açık bir şekilde içermektedir. Öte yandan, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine değer veren Milli Önder Haydar Aliyev'in ortaya koyduğu "Tek millet, iki devlet" anlayışının gerçek teyidi ve dünyaya ilanı olduğunu düşünüyorum!
-Azerbaycan, Rusya ve İran yetkililerinin katıldığı ilk üçlü toplantının sonuçlarına göre Bakü Deklarasyonu imzalandı. Bu deklarasyon bölge ve Azerbaycan için ne vad ediyor ve ne kadar önemli?
- Bugün Azerbaycan, Rusya ve İran arasında imzalanan üçlü deklarasyon, bölgenin ekonomik kalkınmasını, özellikle lojistik imkânlarını birleştirerek herkes için faydalı olacağı hesaplanan bir anlaşmadır. Uzun zamandır Güney-Kuzey Transit Koridoru demiryolu ulaşım koridorundan söz ediliyor. Hatta bu konuda bazı çalışmalar yapıldı. Özellikle Reşt-Astara demiryolunun inşası ve işletmeye alınması Azerbaycan'ın lojistik kabiliyetlerini daha da genişletecek ve Azerbaycan'a önemli faydalar sağlayacaktır. Ağırlıklı olarak Basra Körfezi'nden Finlandiya Körfezi'ne Azerbaycan ve Rusya üzerinden mal taşımacılığı hem Hindistan hem de Basra Körfezi ülkeleri ve İran için çok faydalıdır. Çünkü bu yol kısadır ve maliyeti daha azdır. Öte yandan bu durum, Azerbaycan'ın bir transit ülke olarak önemini ön plana çıkarmaktadır. Aynı zamanda yakın gelecekte Zengezur Koridoru'nun açılmasıyla birlikte üçlü anlaşmanın öngördüğü Kuzey-Güney Koridoru'nun da Doğu-Batı Koridoru'na katılabileceğini göz önünde bulundurabiliriz. Yani kadim İpek Yolu'na katılabilecektir. Bu, Hindistan ve Basra Körfezi çevresindeki ülkelerden Doğu ülkelerine ve Batı Avrupa'ya daha uygun fiyata ve daha uygun zamanda mal teslimini sağlayacaktır. Bu üçlü anlaşmanın sadece Azerbaycan, İran ve Rusya'ya değil, Türkiye dahil diğer komşu ülkelere de fayda sağlayacağına inanıyorum. Dolayısıyla bu üçlü bildirge, faydalı bir ekonomik işbirliği olarak değerlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İtalyan "Il Sole 24 Ore" gazetesine verdiği röportajda, "Ermenistan ile birkaç ay içinde bir barış anlaşması imzalayabiliriz" dedi. Sizce barış anlaşması için gerekli tüm adımlar Ermeniler tarafından atılmış mı ki, Aliyev bu kadar net ve emin konuşabiliyor?
- Evet, Sayın Cumhurbaşkanı bir İtalyan gazetesine verdiği röportajda, "Ermenistan doğru pozisyonu alırsa, yıl sonuna kadar bir barış anlaşması imzalayabiliriz"- diyerek, iyimser bir görüş dile getirdi. Azerbaycan'ın Ermenistan ile kalıcı ve sağlam bir barışı sağlamak için gerekli tüm adımları attığını ve atmaya devam ettiğini belirtmek gerekir. Böylece 10 Kasım 2020 tarihinde Azerbaycan, Rusya ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü anlaşma ile savaş sona ermiş ve büyük barışın imzalanması için gerekli koşullar tanımlanmıştır. Bu büyük barışın imzalanması için gerekli şartları Azerbaycan tarafı beş şart olarak öne sürülmüştür. Bu beş koşulun her biri taraflarca özellikle son görüşmede Azerbaycan'ın Rusya'da ve Brüksel'de yaptığı görüşmelerde Ermenistan tarafından desteklenmiştir. Azerbaycan'ın barış anlaşmasını imzalamakla ilgili hiç bir sorunu yok. Burada sadece Ermenistan adına güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Ermenistan'daki intikamcı güçler, Paşinyan'ın riskli adımlar atmasını sürekli engellemekte ve tehdit etmektedir. Ancak Paşinyan'ın attığı adımlar Koçaryan ve Sakisyan'ın adımlarından daha objektif, Ermeni halkının geleceği için hesaplanmış adımlardır. Elbette Paşinyan, Ermenistan'daki doğru düşünceye sahip politikacılar ve Ermeni halkı, Ermenistan'ın varlığının Türkiye ve Azerbaycan ile işbirliği yapmaktan başka bir yolunun olmadığını anlıyor.
-Fransa'nın Azerbaycan Büyükelçisi Zachary Gros, Azerbaycan'ın 5 Ermeni askerini teslim etmesini memnuniyetle karşıladı ve bu adımı önemli bir insani jest olarak değerlendirdi. Fransa'nın 44 günlük savaş sırasındaki sert tutumu bugün çok değişti. Sizce bu pozisyon değişikliğine ne sebep oldu?
- Fransa'nın Azerbaycan'a karşı tutumu her zaman objektif olamaz. Fransa, Azerbaycan'a karşı farklı zamanlarda haksız ve objektif olmayan bir tavır almıştır. Bu pozisyonlarda zaman zaman bazı değişiklikler olsa da, Fransa, gerek Ermeni lobisinin etkisi altında gerekse Fransa'nın Ermenistan ile olan geleneksel dostane ilişkilerine dayalı olarak, çoğu zaman Ermeni yanlısı bir duruş sergilemektedir. Aslında bu tavrın ne Fransa'nın kendisine ne de Ermenistan'a faydası yoktur. Hatta Fransa'daki politikacıların da anlamaları gerekir ki, "kız kardeşleri" olarak gördükleri Ermenistan'ı özgür, müreffeh ve mutlu görmek istiyorlarsa, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine katkı sağlayacak adımlar atmaları gerekir. Fransa'nın burada olumlu etki yapabileceğine inanıyorum. Ancak Fransa, bu 30 yıl boyunca AGİT Minsk Grubu'nun eşbaşkan devletlerinden biri olarak rolünde tarafsız bir duruş sergilemedi. Aynı duruma 44 günlük Vatanseverlik Savaşı sırasında da tanık olduk. Öte yandan Fransız büyükelçisi, Ermenilerin roket attığı Şuşa, Karabağ, Gence ve diğer bölgelere düzenlenen ziyaretlere defalarca çeşitli bahanelerle katılmayı reddetmiştir. Bu eğilim, Fransa'nın Ermeni yanlısı tutumundan henüz vazgeçmediğini açıkça göstermektedir. Bu nedenle, Fransa'nın pozisyon değişikliğini şartlı buluyorum.
Ülker Fermankızı